Ana içeriğe atla

İsa Mesih Efsane midir?

Günümüzde birçok kişi İncil’i açıp İsa’nın yaşamı ve kişiliği hakkında genel bir kavrayışa sahip olabilir; ancak İsa’nın tarihi portresi yalnızca İncil metinleriyle sınırlı değildir. İncil dışındaki tarihi kaynaklar, bu önemli figürün yaşamına dair zengin ve çeşitli bir perspektif sunar. "İncil Dışı Tarihi Kaynaklarda İsa’nın Kimliği" başlığı altında, farklı dönemlere ait tarihçilerin kaleme aldığı yazılar, antik belgeler ve diğer kültürel kaynaklar, İsa’nın zamanındaki sosyal, politik ve kültürel bağlamı anlamamıza yardımcı olabilir. Bu kaynaklar, İsa’nın hayatına dair alternatif bakış açıları sunarak, onun yaşamına dair daha geniş bir perspektif sunma amacını taşımaktadır. Bu çalışma, tarihsel bir derinlik kazandırarak, farklı kaynaklardan gelen verilerin bir araya gelmesiyle İsa’nın yaşamını anlama çabasını yansıtmaktadır.

Bu kaynakların incelenmesi son derece önemlidir çünkü bu cümleleri yazanlar Hristiyan yanlısı veya tebliğcisi değil; aksine, Hristiyanlık düşmanı Roma memurları, tarihçileri ve Yahudi din bilginleridir. Bu kaynaklar, sadece İncil metinlerinde sunulan bilgileri değil, aynı zamanda farklı bakış açıları ve çeşitli tarihî olayları içermektedir. Dolayısıyla, bu kaynaklar İsa’nın yaşamına dair alternatif perspektifler sunarak, İncil’den farklı bir bakış açısı getirmektedir. Bu noktada, yazanların Hristiyanlığa karşı olmaları belgelerin objektifliğini artırarak, İncil dışındaki tarihi kaynakların değerini ortaya koymaktadır. Bu belgelerin içeriği, eğer İncil’in temel tarihi iddialarını teyit ediyorsa, İsa’nın yaşamına dair güvenilir bir portre sunma potansiyeline sahiptir; bu da İncil’den elde edilen bilgileri destekleyen ve zenginleştiren bir perspektif sunar.


KORNELIUS TACITUS - MS 56–117

Roma İmparatorluğu’nda yaşamış ünlü bir tarihçi ve senaristtir. Tacitus’un eserleri arasında “Annals” (Annaler) ve “Histories” (Tarihler) öne çıkar. Bu eserler, Roma İmparatorluğu dönemindeki olayları anlatarak siyasi ve toplumsal konuları ele alır. Tacitus’un önemli bir noktası, İsa’nın idamına ve Hristiyanlıkla ilgili bazı bilgilere yer verdiği belirli bir bölüm olan “Annals” kitabının 15. bölümüdür. Tacitus’un bu metni, İncil dışındaki tarihi kaynaklarda İsa’nın varlığına dair önemli bir referans olarak kabul edilir. Nero’nun M.S. 64 yılında Roma’yı yaktıktan sonra, Tacitus, halkın kendisine yönelen öfkesini Hristiyanlar üzerine nasıl çevirdiğini anlatmaktadır. “Annals”ın 15. bölümünün 44. paragrafında, “Chrestos”u yani Mesih İsa’yı, Yahudi valisi Pilatus tarafından idam cezasına çarptırılan bir şahsiyet olarak tanımlar.

Sonuç olarak, Nero, bu söylentiden kurtulmak için suçu bir topluluğa yükledi ve halk tarafından Hristiyanlar olarak adlandırılan, iğrençlikleri nedeniyle nefret edilen bir sınıfa en şiddetli işkenceleri uyguladı. Bu adı alan, kaynağını Chrestos’tan (Mesih İsa) alan kişi, Tiberius’un hükümeti sırasında bir vali olan Pontius Pilatus’un ellerinde aşırı cezaya çarptırıldı. Bu tehlikeli saplantı, bir süreliğine durdurulduktan sonra, sadece kötülüğün ilk kaynağı olan Yahudiye’de değil, aynı zamanda dünyanın her yerinden gelen tüm iğrenç ve utanç verici şeylerin merkezi olan Roma’da bile tekrar ortaya çıktı. Bu nedenle, önce suçlu olan herkesin tutuklanması yapıldı; sonra, onların ifadeleri üzerine, sadece şehri yakma suçundan değil, aynı zamanda insanlık düşmanlığından mahkum edilen büyük bir topluluk bulundu. Ölümlerine her türlü alay eklenmişti. Hayvan derileriyle kaplı olarak, köpekler tarafından parçalandılar ve yok oldular ya da haçlara çivilendiler ya da alevlere mahkum edildiler ve gün ışığı kaybolduğunda gece aydınlatması olarak hizmet etmek üzere yakıldılar. 

— Annals XV, 44


FLAVIUS JOSEPHUS - MS 27–110

Yahudi tarihçi, yazar ve Roma İmparatorluğu’nda Yahudi kökenli bir komutan olarak görev yapmış bir figürdür. Josephus’un en bilinen eserleri arasında "Antiquities of the Jews" (Yahudilerin Antik Dönem Tarihi) ve "The Jewish War" (Yahudi Savaşı) bulunmaktadır. "Antiquities of the Jews"da İsa’nın varlığına ve çarmıha gerilişine dair bazı referanslar yer almaktadır.

“O sıralarda bilge bir adam olan İsa vardı. (…) Harika işler yapan biriydi; gerçeği sevinçle kabul edenlerin öğretmeniydi. Hem Yahudiler’den hem de diğer uluslardan birçok kişiyi kendisine çekti. O, Mesih’ti. Pilatus, aramızdaki önde gelen kişilerin önerisiyle onu çarmıha mahkûm ettiğinde, ilk başta onu sevenler onu terk etmediler. (…) Ve onun adıyla anılan Hristiyan kabilesinin soyu bugün de tükenmemiştir.” 

— Antiquities of the Jews XVIII, iii, 3

Anano Yahudi Meclisi’nin yargıçlarını toplantıya çağırıp önlerine, başka kişilerle birlikte Mesih denilen İsa’nın kardeşi Yakup isminde bir adam getirdi. Onları Kutsal Yasa’yı çiğnemekle suçladıktan sonra, taşlanarak ölüme mahkûm etti. Ancak doğru insanlar ve Yasa’ya itaat konusunda en bağlı kişiler olarak bilinen şehrin tüm sakinleri, bu karara gücendiler ve Anano’yu böyle kararlardan vazgeçirmesi için gizli bir yoldan Kral Agrippa’ya haber yolladılar.

— Antiquities of the Jews XX, ix, 1

Josephus’un İsa ile ilgili yaptığı ilk açıklamada Hristiyanlar tarafından sonradan eklemeler yapıldığına dair iddialar bulunduğundan, söz konusu tartışmalı kısımları “(…)” sembolüyle atladım. Bu bölümler mucizeler ve İsa’nın dirilişini dile getirmektedir. Ancak amacımız objektif bir portre sunmak olduğundan, çoğunluğun orijinal diye kabul etmediği bu cümleleri dahil etmedim.


SUETONIUS - MS 70–160

Suetonius’un eserlerinde, MS 42'de İmparator Claudius dönemindeki Mesihçi sorunlarına dayalı olarak Yahudilerin Roma’dan sürgün edilişini detaylı bir şekilde anlatır.

“Chrestus’un kışkırtması nedeniyle sürekli sorun çıkaran Yahudiler, Roma’dan kovuldu.” — Vita Claudius XXV, 4


İlginçtir ki, aynı beyan İncil’in “Elçilerin İşleri 18:1” ayetinde geçmektedir.

“Bundan sonra Pavlus Atina’dan ayrılıp Korint’e gitti. Orada Pontus doğumlu, Akvila adında bir Yahudi ile karısı Priskilla’yı buldu. Bunlar, Klavdius’un bütün Yahudiler’in Roma’yı terk etmesi yolundaki buyruğu üzerine, kısa süre önce İtalya’dan gelmişlerdi…” 

— Elçilerin İşleri 18:1–3


GENÇ PLINIUS - MS 61–113

Genç Plinius antik Roma döneminde yaşamış bir yazardır. “Epistulae”, yani Mektuplar adlı eseri, onun yaşadığı dönemin sosyal, politik ve kültürel atmosferine ışık tutar. Genç Plinius, Hristiyanlık hakkında yazdığı mektuplarıyla bilinir. Plinius’un MS 112 yılında Bitinya’nın valisi olduğu dönemde, Hristiyanlara karşı bir takım uygulamaların nasıl gerçekleştirilmesi gerektiği konusunda Roma İmparatoru Trajan’a yazdığı bir mektup günümüze ulaşmıştır. Hristiyanları nasıl sorgulayacakları, cezalandıracakları veya affedecekleri gibi konular ele alınmıştır. Plinius’un bu mektubu, Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlarla ilgili erken dönemdeki tutumu anlamamıza yardımcı olan önemli bir tarihi belge olarak kabul edilir. Plinius, Trajan’a yazdığı bir mektupta, tutukladığı Hristiyanlarla ilgili ne tür bir prosedür izlenmesi gerektiğini sorar. Mektubun alıntısından anlaşıldığı gibi, Anadolu’daki Hristiyanlar İsa’nın ölümünden henüz 70 yıl geçmemişken, ilah saydıkları Mesih İsa’ya ilahiler söylüyor ve hırsızlıktan, zinadan vb. şeylerden uzak duracaklarına ant içiyorlardı.

“Bir Hristiyan sorguya çekilirken hiç hazır bulunmadım. Bu yüzden verilen cezaların tam mahiyetini veya soruşturmaya yol açan sebeplerin detayını bilmiyorum. Ben onlara Hristiyan olup olmadıklarını sordum; olumlu cevap verdikleri takdirde bu yüzden alabilecekleri cezayı hatırlatırken, bir iki kez daha aynı soruyu tekrarlıyorum. Aynı cevapta ısrar ettikleri takdirde cezanın kesilmesini buyuruyorum; çünkü kabul ettikleri suç ne olursa olsun, böyle bir inat ve ısrar böyle bir cezayı hak eder. Onlar, tek suçlarının aşağıdakiler olduğunu beyan etmektedirler: Şafak sökmeden haftanın belirli bir gününde düzenli olarak bir araya gelerek Tanrı saydıkları Mesih’e ilahiler söylüyorlar ve hırsızlıktan, zinadan vb. gibi şeylerden uzak duracaklarına ant içiyorlar. Bu, kuşkulanmama sebep oldu ve beni arkasındaki gerçekleri araştırmaya itti. Böylece diyakoz unvanı taşıyan iki kadın köleye işkence yapmalarını emrettim. Tek bulabildiğim son derece sapkın bir tarikat oldu…” — Mektuplar X, 96–97


MARA BAR SERAPION - MS 73–? 

Sıradaki alıntı M.S. 73 yılı civarında hapisteyken oğluna bir mektup yazan Suriyeli Mara Bar Serapion’dan alınmıştır. Robert Van Voorst gibi çoğu akademisyen, bu yazının “Yahudilerin Kralı”nın idamına yapılan atfın Mesih İsa’nın ölümüyle ilgili olduğunu savunmaktadır.

Atinalılar Sokrates’i öldürmekle ne fayda sağladılar? Bunun cezası olarak kıtlık ve salgın hastalık gördüler. Ya da Sisam halkı Pisagor’u yakmakla, bir saat içinde tüm ülkelerinin kumla kaplandığını görerek ne fayda sağladı? Ya da Bilge Krallarının öldürülmesiyle Yahudiler, o andan itibaren krallıklarının ellerinden alındığını gördüler mi? Çünkü Tanrı, her üçünün de bilgeliğinin karşılığını adaletle verdi. Atinalılar kıtlıktan öldüler; Samos halkı çaresiz denizle kaplandı; Yahudiler ıssızlığa sürüklendiler ve krallıklarından kovuldular, her ülkeye sürüldüler. Fakat Sokrates ile iyilikleri ölmedi; Platon’un öğretilerinde yaşamaya devam etti. Pisagor ile iyilikleri ölmedi; Hera heykelinde yaşamaya devam etti. Bilge Kral da iyilikleriyle ölmedi; verdiği öğretilerde yaşamaya devam etti.


YAHUDİ HAHAMLARIN ESERLERİ  

Yahudi hahamların eserleri, İsa’yı eleştiren, hatta küçük düşüren ifadelerle doludur. Talmud, İsa’dan yaklaşık iki yüzyıl sonra kaleme alınmasına rağmen, birinci yüzyıla ait hahamların görüşünü ve sözel geleneğini aktardığı için son derece önemli bir kaynaktır. Talmud, İsa’nın zina sonucu doğduğunu iddia eder. Bu bağlamda Meryem’in Pantera adlı Romalı bir askerle ilişkiye girdiğini öne sürer. Elimizde bu iddiayı destekleyen hiçbir tarihi veri olmamakla birlikte, birçok tarihçi bu iddiayı hahamların İsa’ya yönelik sürdürdükleri karalama kampanyasının bir unsuru olarak kabul eder. Talmud’da İsa ile ilgili en ilginç ifadeler Sanhedrin 43a bölümünde yer alır:

Fısıh arifesinde Yeşu asıldı. İnfaz gerçekleşmeden önce 40 gün boyunca bir haberci yüksek sesle bağırdı: “O taşlanacaktır, çünkü büyü yapmıştır ve İsrail’i sapkınlığa sürüklemiştir. O’nun lehine bir şey söyleyecek olan öne gelsin ve kendisi için yalvarışta bulunsun.” Fakat lehine hiçbir şey söylenmediği için fısıh arifesinde asıldı! — Ulla şöyle karşılık verdi: “Sence bu savunulabilir bir kişi miydi? Kendisi Kelâm’da dendiği gibi ne esirgenecek ne de gizlenecek [sahte] bir Mesih değil miydi? Fakat Yeşu ile durum farklıydı; kendisinin kraliyetle bağlantıları vardı. [“kraliyet soyundan geliyordu” veya “sözü geçen biriydi” anlamında]

Özellikle Talmud’ta, İsa hakkında bilinenler şu şekilde özetlenebilir:

Mısır’da bulundu. 

b. Shabbat 104b; b. San 107b

Annesinin adı Miriam (Meryem) idi. 

b. Sha. 104b; b. Jag 4b

Kendisine zina çocuğu yakıştırması yapıldı. 

M. Yeb 4, 13; b. Gemara, Yeb 49b; b. Yoma 66d; b. San. 106a; b. Kallah 51a  

Büyü olarak yorumlanan mucizeler yaptı. 

b. San. 43a; 107b; Sota 47b; y. Hag. II,2
  
İsrail’i yoldan saptırdı, Yahudi âlimlere göre sapkın öğretiler yaydı.

b. San. 103a; b. San. 107b

En az beş öğrencisi vardı. 

b. San. 43a

Tanrı olduğunu iddia etti. 

Yalkut Shimeoni 725; y. Taanit 65b

İnsanoğlu olduğunu da iddia etti. 

y. Taanit 65b

Pontius Pilatus onu idama gönderdiğinde 33 veya 34 yaşındaydı. 

b. San. 106b

O, Fısıh Bayramının arifesinde [haça] asıldı. 

b. San. 67a; b. San 43a

Haça gerilerek lanete uğradı. 

T. San. 9,7

Kraliyet soyuna — yani Davut soyuna — yakındı. 

b. San. 43a

Dünyaya tekrar geleceğini ilan etti. 

Yalkut Shimeoni 725


Görüldüğü gibi elimizde bugün İncil diye bir kitap dahi olmasaydı, sadece İncil dışı dönemin tarihi kaynaklarını kullanarak İsa’nın temel portresini ve hayatının ana hatlarını tekrar oluşturabilecektik. Bu, İncil’in sunduğu İsa portresinin ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Yahudi asıllı uzman Joseph Klausner, “İsa’dan Pavlus’a” adlı eserin 260. sayfasında, “Örneğin, Büyük İskender veya Jül Sezar’ın tarihçesini desteklemek için, onlar hakkında İncil’deki gibi kaynaklara sahip olsaydık, bu konudaki bilgilerin güvenilirliğinden hiçbir zaman kuşku duymazdık.” diye saptamaktadır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur’an Güvenilir mi? Tarihsel, Metinsel ve Metafizik Açısından İncelemek

Bilindiği üzere Kur’an, İslam’ın temel taşıdır ve Müslümanlar için Allah’tan gelen değişmez bir vahiy olarak kabul edilir. MS 610–632 arasında Muhammed’e vahiy yoluyla indiği ve insanlık tarihindeki en yüksek hakikati sunduğu iddia edilir. Müslüman âlimler bu metnin sözlü aktarım geleneğiyle korunduğunu, tefsirlerle (örn. İbn Kesir, Taberi) anlamlandırıldığını ve hadislerle (örn. Buhari, Müslim) desteklendiğini savunur. Ancak bu iddia, tarihin soğuk gerçekleri, metinsel eleştirinin titiz analizleri ve metafizik sorgulamaların mantıksal gücü karşısında derin bir şüpheyle karşılaşır. Hristiyanlık, İsa’nın yaşamına dair belgelerini olaylardan yalnızca 20–70 yıl içinde sunarken, Kur’an, İsa’dan 600 yıl, Musa’dan 2000 yıl, İbrahim’den 2500 yıl sonra ortaya çıkar — bu gecikme, vahiy iddiasını çağdaş tanıklıklar olmadan bir kurguya dönüştürür mü? İslam tarihi (İbn Hişam, Taberi), bu metnin ve dinin kökenini yüceltirken, arkeolojik ve metinsel kanıtlar bu anlatıyı gölgede bırakır. ...

Sahte Bir Peygamber Açığa Çıktı!

Kutsal Kitap, çok sayıda sahte peygamberin geleceğinden bahseder. Peki ya İslam peygamberi? Bugün MİKA 3:5 pasajını inceleyeceğiz. "Kavmımı saptıran o peygamberler ki, dişlerile ısırırlar, ve: Selâmet, diye bağırırlar; ve onların ağzına bir şey koymayan adama karşı cenk açarlar." MİKA 3:5  "Selamet" diye bağırırlar!  Ayet'te "selamet" olarak çevrilen sözcük, sözlükte "esenlik" veya "barış" anlamına gelen "şalom"dur ( שָׁלוֹם ‎ ). "Şalom"un doğrudan Arapça karşılığı "selam"dır ( سلام ). Ve bu, "İslam" ( الإسلام ) ifadesinin türediği sözcüğün ta kendisidir. Çevirmenler tarafından bağırmak olarak çevrilen İbranice sözcüğe bakalım:  Qara ( קָרָא ). Qara'nın doğrudan Arapça karşılığı harfi harfine aynıdır:  Qara ( قرأ ). Peki İslam peygamberine iletilen ilk vahiy sözcüğünün kökü?   İqra  ( اقرأ ). Ayette "saptıran o peygamberler" olarak çevrilen İbranice ifadenin ...