Ana içeriğe atla

Kur'an'ın Yazarı Teslisi Biliyor muydu?


Kur'an'ın ortodoks Müslüman doktrini, onun melek Cebrail aracılığıyla kelimesi kelimesine Muhammed'e dikte edilen göksel tabletlere yazılmış ebedi bir kitap olduğudur. Herşeyi bilen Tanrı'nın mükemmel ve bozulmamış sözü kabul edilir. Eğer durum böyle olsaydı, Kur'an bahsettiği her şeyde kesinlikle doğru olurdu. Muhammed'in veya ilk Müslümanların ne bildiği veya bilmediği önemli olmazdı çünkü onlar yalnızca bu ebedi, değişmeyen, mükemmel kitabın alıcılarıydı. Bu iddiada bir dizi sorun var; bunların en küçüğü de Kur'an'ın yazarının Hristiyan Üçlü Birlik doktrinini tamamen yanlış anlamış olmasıdır. Uzak Mekke'deki MS.7.Yy Araplarının Hristiyanların Tanrı hakkında neye inandıkları konusunda yanlış yorumlanmış ve hatalı bir anlayışa sahip olmaları mantıklı olabilir, ancak her şeyi bilen bir Tanrı, Hristiyanların tam olarak neye inandığını bilir ve bunu doğru bir şekilde iletebilirdi. Ancak Kur'an, Hristiyanların gerçekte neye inandıkları konusundaki derin cehaletini ortaya koyan Teslis hakkında büyük bir yanlış tanıtım içeriyor ve bu da yazarın her şeyi bilen bir Tanrı olamayacağını kanıtlıyor.

Kuran ve Teslis Doktrini 

"Kuran açıkça Teslis kavramını onaylamaz. Aslında, Hristiyanları Teslis'e inandıkları için azarlamaya çalışır. Ancak bu azarlamalarda, Kuran'ın yazarının Hristiyanların inandığını düşündüğü şeyle gerçekte inandıkları şey arasındaki farkı görebiliriz. 

Örneğin, Kuran şöyle der:"

“Ey Kitap ehli! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında ancak doğru olanı söyleyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah’ın elçisi ve Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve elçilerine inanın. “Üçtür” demeyin. Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Çünkü Allah ancak tek bir ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.” 

4:171

Burada, Kuran Mesih'in tanrılığını reddeder ve Hristiyanları "üç" dedikleri için azarlar. Açıkça, buradaki bağlam Hristiyan Üçlü Birlik doktrinidir, ancak bu azarlama neyi ima eder? Hristiyanların "üç" dememesi gerektiğini çünkü "Allah'ın tek bir Tanrı olduğunu" söyler. Dolayısıyla, Kuran Hristiyanların üç tanrıya inandığını ve bunun yerine sadece bir tanrıya inanmaları gerektiğini iddia ediyor. Üç demeyin. Üç ne? Üç tanrı. Dolayısıyla, Kuran'ın yazarı Hristiyanların üç tanrıyı, İbrahim'in tek gerçek Tanrısına ek olarak iki tanrıyı iddia ettiğine yanlış bir şekilde inanmaktadır.

Kuran'ın bazı son derece dolaylı ve gevşek çevirileri, bu ayeti "'Üçlü Birlik' demeyin" şeklinde çevirerek buradaki sorunlardan kaçınmaya çalışacaktır. Bu doğru değildir. Buradaki Arapça, Üçlü Birlik için kullanılan bir kelime değil, üç sayısı için kullanılan bir kelimedir. Dahası, tefsir bile sorunu savuşturmuyor. Kuran, "'Üçlü Birlik' demeyin çünkü Allah tek bir Tanrı'dır" deseydi bile aynı hatayı yapıyor olurdu. "Üçlü Birlik" diyerek Hristiyanların üç tanrı iddia ettiklerini iddia ediyor olurdu ki öyle değillerdir. 

Kuran'ın şunu iddia ettiği başka yerlerde de aynı sorunu görüyoruz:

“Allah üçün üçüncüsüdür diyenler kesinlikle kafir olmuşlardır. Tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kafir olanlara mutlaka acı bir azap dokunacaktır.” 

5:73

Buradaki iddia, Hristiyanların “Allah'ın üçüncüsüdür” inancına sahip olduklarıdır. Yine, üç ne? Üç tanrı. Kur'an, “Allah'tan başka tanrı yoktur” diyerek “Allah'ın üçüncüsüdür” şeklindeki varsayılan inancı düzeltmeye çalışır. Dolayısıyla, Kur'an'ın yazarı, Hristiyanların üç tanrıya taptığına yanlışlıkla inanmıştır.

Kur'an'ın bu üç tanrının kim olduğuna inandığını belirttiğinde başka bir sorunla karşılaşıyoruz. 

Hristiyanlara şu uyarıyı okuyoruz:

Allah, “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, ‘Beni ve annemi Allah’tan başka ilahlar edinin’ dedin?” diyeceği günden sakın. O da, “Sen yücesin! Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değil. Eğer söylemiş olsaydım, sen onu bilirdin. Sen içimde olanı bilirsin, ben ise senin içinde olanı bilmem. Şüphesiz ki sen gaybı en iyi bilensin.” 

5:116

İsa ve annesi Allah'tan başka tanrılar mı? Kuran'ın Hristiyanları Tanrı'ya ek olarak iki tanrıya daha tapmakla suçladığını görüyoruz. Burada Kuran'ın yazarının Hristiyanların taptığı varsayılan iki tanrının Oğul ve Kutsal Ruh değil, İsa ve Meryem olduğuna inandığını görüyoruz. Kuran'ın yazarı, Üçlü Birliğin Tanrı, karısı Meryem ve çocukları İsa'dan oluşan bir pagan üçlemesi olduğuna inanmış. Hristiyanların üç kişide var olan tek bir Tanrı'ya olan gerçek inançlarını ele almak yerine, Kuran Hristiyanları üç tanrıya inanmakla suçlar: 

Allah, Meryem ve İsa. 

Bu hatayı Kuran'da Hristiyanlığa karşı yapılan diğer argümanlarda da görüyoruz.

Örneğin:

“Allah, Meryem oğlu Mesih'tir diyenler kesinlikle kâfir olmuşlardır. De ki: 'Eğer Allah, Meryem oğlu Mesih'i veya annesini veya yeryüzündekilerin hepsini helak etmek isteseydi, Allah'a kim engel olabilir?' Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır ve Allah her şeye kadirdir.” 

5:17

"Argüman, İsa'nın sadece bir insan olduğu ve bu nedenle Tanrı'nın eğer isterse İsa'yı yok edebileceğidir. Ancak daha sonra annesini de katar. Neden? Yazar yine Hristiyanların Meryem'e bir tanrı olarak taptığını düşünüyor. 

Aynı bölümün ilerleyen kısımlarına bakın şunları bulacaksınız:"

“Meryem oğlu Mesih, sadece bir elçiydi; ondan önce de elçiler gelip geçmişti. Annesi de doğru sözlüydü. İkisi de yemek yerdi. Bak, onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz; sonra bak, nasıl da aldatılıyorlar.” 

5:75

İsa ve annesi her ikisi de yemek yerdi. Bu neden önemli? İnsan olduklarına dair böyle bir argüman sunuyor. Yazar, sadece İsa'nın tanrılığına karşı değil, aynı zamanda Meryem'in tanrılığına karşı da, sanki Hristiyanlar buna inanıyormuş gibi bir argüman ortaya koyuyor.

İlk Müslüman kaynakları ve Teslis Doktrini 

"Kuran'ın niyetinin bu olduğu, konuyla ilgili en eski Müslüman tefsirlerini okuyarak daha da netleşir. 

Muhammed'in en eski biyografi yazarı İbn İshak'ın sözleriyle şunu okuruz:"

“Onlar, Allah'ın: Biz yaptık, biz emrettik, biz yarattık ve biz takdir ettik demesi sebebiyle onun üçüncüsü olduğunu iddia ediyorlar ve eğer O bir olsaydı, ben yaptım, ben yarattım vb. derdi; fakat O, O'dur, İsa'dır ve Meryem'dir. Kur'an, bütün bu iddialar üzerine inmiştir.”

Dolayısıyla İbn İshak'a göre Kur'an'ın gönderiliş sebebi, Tanrı'nın İsa ve Meryem'le birlikte üç ilahtan biri olduğu şeklindeki Hristiyan iddialarını düzeltmektir.

Mukātil ibn Süleyman'ın sekizinci yüzyıl ortalarına ait tefsiri, bilginler tarafından iyi durumda günümüze ulaşan en erken eksiksiz Kur'an tefsiri olarak kabul edilir. Süleyman, tefsirinde Hristiyanların "Allah'ın güçlü ve yüce olduğunu, üçün üçüncüsü olduğunu, bir tanrı olduğunu, İsa'nın bir tanrı olduğunu ve Meryem'in de bir tanrı olduğunu ve Allah'ı zayıf kıldıklarını" iddia ettiklerini belirtir.

"Bir başka erken dönem tefsirinde şunu okuyoruz:"

“Allah, daha sonra İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu ve İsa ile Rabbin ortak olduklarını iddia eden Necranlı Nasturi Hıristiyanlar hakkında vahyederek şöyle dedi: (Ey Kitap ehli! Aşırı gitmeyin!) Çünkü bu doğru bir yol değildir. (Allah hakkında Hak’tan başka bir şey söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, sadece Allah’ın elçisi ve Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir.) Ve O’nun kelimesiyle yaratılmış bir varlık oldu. Ve O’nun emriyle İsa, babasız bir oğul oldu. (Öyleyse Allah’a ve elçilerine inanın) İsa da dahil tüm elçilere (ve “Üç” demeyin), bir oğul, bir baba ve bir eş. (Böyle bir iddiada bulunmaktan) vazgeçin ve böyle bir iddiada bulunmaktan (sizin için daha hayırlıdır!) tövbe edin. (Allah ancak bir tek Tanrı’dır) oğul ve ortak olmaksızın.” (Onun bir çocuk edinmesi O'nun yüce azametinden uzaktır. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur) kullarıdır. (Ve Allah, Koruyucu olarak yeter) Bütün yaratılmışların Rabbidir ve O, İsa hakkında söylediklerine şahittir.” 

Tenvîr-i Mîkbâs min Tefsîr İbn-i Abbas

Ve ortaçağlara kadar şunu okuyoruz:

“Öyleyse Allah’a ve elçilerine inanın ve Allah'ın ‘Üç’ olduğunu söylemeyin; Allah, İsa ve annesi. Bundan vazgeçin, sizin için en hayırlı olanı söyleyin. Gerçekten Allah tek bir ilahtır.” 

4:171 - Tefsir el-Celaleyn

Başka örnekler de verilebilir, ancak erken dönem Müslüman âlimlerinin Kur'an'ı, Hristiyanların üç ayrı tanrıya inandıkları ve Meryem'in de bu tanrılardan biri, Allah'ın karısı ve İsa'nın annesi olduğu şeklinde anladıklarını görmek için bu yeterlidir.

Peki, İlk Dönem Hristiyanlar Neye İnanıyorlardı?

Kuran'ın ilk dönem Hristiyanların inançları hakkında yanlış olduğunu, ilk dönem Hristiyanların Teslis hakkındaki inançlarının yaygın ve iyi belgelenmiş olmasından anlayabiliriz. 

İlk dönem kilise, İsa'nın Teslis emrinden doğmuştur:

“Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz edin” 

MATTA 28:19

"MS.1.Yy'da Hristiyanların şu ifadelerle mektuplaştıklarını görürüz:"

"Tek Tanrı, tek Mesih ve üzerimize dökülen tek lütuf Ruhuna sahip değil miyiz? Ve Mesih'te tek çağrı yok mu?” 

Romalı Clement, Korintlilere Mektup, Bölüm 46

"Tavsiyemizi kabul edin ve pişmanlık duymayacaksınız. Çünkü seçilmişlerin imanı ve umudu olan yaşayan Tanrı, yaşayan Rab İsa Mesih ve Kutsal Ruh uğruna, alçakgönüllülükle ve şefkatle Tanrı tarafından verilen emir ve buyrukları pişmanlık duymadan yerine getiren kişinin ismi kaydedilecektir. İsa Mesih aracılığıyla kurtulanların arasında bir isme sahip olacaktır. Öyle ki, Mesih’in aracılığıyla çağlar boyunca O'na yücelik olsun. Amin."

Romalı Clement, Korintlilere Mektup, Bölüm 58
——————————————————————

“Ancak Baba'da bulunan Tanrımız İsa Mesih daha açık bir şekilde görünür. Dünya tarafından nefret edildiğinde Hristiyanlık bir ikna etme işi değil, ilahi izzetin işidir.” 

İgnatius'tan Roma Kilisesine Mektup, Bölüm 3

“Teoforos olarak da bilinen İgnatius’tan Baba Tanrımız ve sevgili İsa Mesih’in kilisesine: Her türlü armağan ile donatılmış, iman ve sevgiyle doldurulmuş, armağan eksiği bulunmayan, Tanrı’ya yaraşır, kutsal, Asya ilindeki İzmirliler'e, kusursuz Ruh ve Tanrı kelamı aracılığıyla bolca selamlar.” 

İgnatius'tan İzmir Kilisesine Mektup, Bölüm 3

“Bazı kişiler beni bedenen aldatmak isteseler de, Ruh Tanrı'dan olduğu için aldatılmamıştır; çünkü nereden geldiğini ve nereye gittiğini bilir ve gizli şeyleri araştırır. (…) Ama birlikte zincire vurulduğum kişi tanığımdır ki bunu herhangi bir insandan değil, bana konuşan Ruh bunu söyledi.” 

İgnatius'tan Filadelfiya Kilisesine Mektup, Bölüm 7
——————————————————————

"Bize “ateist” deniliyor. Kastedilen pagan tanrılarsa, ateist olduğumuzu beyan ediyoruz. Ancak kast edilen gerçek Tanrı’ysa, yani tüm pürüzlerden arı olan, doğruluk, ılımlılık ve erdemlerin Babası’ysa, ateist değiliz. O’na, Oğul’a ve Kehanet Ruhuna ibadet eder ve taparız."

Şehit Justin, Birinci Savunma, Bölüm 6 

“Öğretmenimiz, Tiberius Sezar zamanında Yahuda'nın valisi Pontius Pilatus tarafından çarmıha gerilen İsa Mesih’tir. O’na makbul bir şekilde taparız. Lakin onu gerçek Tanrı’nın Oğlu olarak ikinci konumda, Kutsal Ruh’u da üçüncü konumda tanımlarız. Ancak başkaları “deliliğimizi” yanılgılı bir şekilde şöyle tanımlıyor: Haça gerilmiş bir adamı değişmeyen ezeli yaratıcı Tanrı’nın yanına yükselttiğimizi iddia ederler; çünkü onlar burada bahsettiğimiz gizemi anlamazlar. Ancak size açıkladığımız gibi dileğimiz ve umudumuz, bizi dinlemenizdir.” 

Şehit Justin, Birinci Savunma, Bölüm 13
——————————————————————

“Şükredin ve övün! Övgülerle Tek Baba ve Oğul’a; Oğul ve Baba’ya; Eğitmen ve Öğretmen Oğul’a; Kutsal Ruh’la, hepsine bir arada şükredin. Her şey Ondadır, O hepsinde birdir. O ezelidir. Biz de O’nun müritleriyiz. Tümüyle iyi, tümüyle güzel, tümüyle bilge, tümüyle adil olan O’dur. Çağlar Onun yüceliğidir. Hem şimdi hem de sonsuzlara dek şan ve şeref O’nun olsun! Amin.” 

İskenderiyeli Clement, Paedagogos, Bölüm 1:6
——————————————————————

Korint Kilisesine ait bir vaizin verdiği vaaz:

“Kardeşler, İsa Mesih'i Tanrı olarak; dirilerin ve ölülerin yargıcı olarak düşünmeliyiz. Kurtuluşumuzu da küçümsememeliyiz; çünkü O’nu küçümsersek, umut ettiklerimizi de küçümsemiş oluruz. Bunu dinleyenler de [sözümüzü] küçümserlerse, günah işlemiş olurlar.” 

2.Clement, Bölüm 1
——————————————————————

"Öyleyse Hıristiyanlar dinlerinin başlangıcını İsa Mesih’e geri götürürler; O, En Yüce Tanrı'nın Oğlu olarak adlandırılır. Tanrı'nın gökten indiği ve İbrani bir bakireden bedene büründüğü söylenir. Böylece Allah'ın Oğlu bir insan kızında yaşadı. Bu, aralarında kısa bir süre vaaz edilen İncil'de öğretilir ve siz de orada okuyacak olursanız, sahip olunan gücü kavrayabilirsiniz." 

Atinalı Aristides, Aristides’in Savunması, Bölüm 2
——————————————————————

"Böylece, iki tabiatın doğası onu insan ve Tanrı olarak gösterdi. Bir bakımdan doğmuş, diğerinde ise doğmamış; bir yönden bedeni, diğer yönden manevi; bir anlamda zayıf, diğer anlamda güçlü; bir anlamda ölümlü, diğer anlamda ölümsüz. İlahî ve insan olmak üzere bu iki halin özelliği, her iki tabiatın gerçek hakikati tarafından bize açıklanır. Hem ruh hem beden aynı fikirdedir. Ruhun gücü, onun Tanrı olduğunu kanıtladı; acıları insan bedenini doğruladı." 

Tertullianus, Mesih’in Bedeni, Bölüm 5:6-7
——————————————————————

İskenderiyeli Barnaba'ya atfedilen bir vaaz ve öğüt yazısı: 

“Kutsal yazı bizden bahsederken, [Tanrı’nın] Oğul'a dediklerini aktarıyor: 'İnsanı kendi suretimizde, kendi benzeyişimizde yaratalım; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.' Ve Rab biz insanların güzel yaratılışını görünce şöyle ekledi: 'Verimli olun, çoğalın ve yeryüzünü doldurun.' Bunlar Oğul hakkındadır.” 

Barnaba Mektubu, Bölüm 6
——————————————————————

“Dinle ve anla ey cahil adam” dedi. “Tanrı'nın Oğlu tüm yaratılanlardan daha kadimdir, bu nedenle yaratılış işinde Baba ile ortak danışmandır. Bundan dolayı O kadimdir.” Ben de: “Peki kapı neden yeni, efendim?" diye sordum. Şöyle yanıtladı: “Çünkü O çağların sonunda tezahür etti; bu nedenle kapı yeni yapıldı, öyle ki Onun tarafından kurtarılacak olanlar Tanrı'nın egemenliğine girebilsinler.” “Kapıdan giren o taşlar kulenin yapımında kullanıldığı gibi, giremeyenlerin ise atıldığını gördün mü?” diye sordu. “Gördüm efendim" dedim. “Aynı şekilde, O'nun Kutsal adını almadıkları sürece hiç kimse Tanrı'nın egemenliğine giremeyecektir. Çünkü bir şehre girmek istiyorsanız ve bu şehir bir surla çevrili olup da tek kapısı varsa, o şehre sahip olduğu kapı dışında girilebilir mi?” dedi. Ben de “Neden?” diye sordum, “başka türlü olamaz mı?” Bana şöyle karşılık verdi: “Bir şehre kapısı dışında girilemeyeceği gibi, aynı şekilde bir insan Tanrı'nın egemenliğine sevgili Oğlu’nun adı dışında giremez (…) Bu, Rab’be olan tek giriştir. Başka yol yoktur. Oğlu’nun aracılığı olmadan hiç kimse Onda bulunamaz." 

Hermas’ın Çobanı; 9.Benzetme, Bölüm 12
——————————————————————

"Yeri ve göğü, görünen ve görünmeyen her şeyin yaratıcısı, her şeye kadir tek Baba Tanrı’ya inanıyoruz.

Bütün çağlardan önce Baba’da olan, Tanrı’dan Tanrı, Işıktan Işık, gerçek Tanrı’dan gerçek Tanrı, kendiliğinden var olan, yaratılmamış, Baba ile aynı özden olan Tanrı’nın Oğlu tek Rab İsa Mesih’e inanıyoruz. Her şey O’nun aracılığıyla yaratıldı. Biz insanlar ve kurtuluşumuz için göklerden geldi. Kutsal Ruh'tan ve Bakire Meryem'den vücut buldu ve insan oldu. Pontius Pilatus zamanında çarmıha gerildi, acı çekti ve gömüldü. Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün dirildi, göğe yükseldi ve Baba’nın sağında oturdu. Dirileri ve ölüleri yargılamak için görkem içinde tekrar gelecek ve O’nun krallığına hiç son olmayacaktır.

Baba ve Oğul’dan gelen, Rab olan, hayat veren, Baba ve Oğul’la birlikte tapınılıp yüceltilen, peygamberler aracılığıyla konuşmuş Kutsal Ruh’a inanıyoruz.

Tek kutsal, evrensel ve elçisel kiliseye inanıyoruz. Günahların affı için tek bir vaftiz tanıyoruz. Ölülerin dirilişini ve sonsuz yaşamı bekliyoruz. Amin."

İznik İman Bildirgesi 
——————————————————————

Üçlübirlikte tek bir Tanrı’ya ve birlik içindeki Üçlüğe tapınırız; bu kişileri ne birbirine karıştırır ne de özünü böleriz. Çünkü Baba tek bir Kişidir, Oğul başka, Kutsal Ruh ise başka bir Kişidir. Ancak Baba’nın, Oğul'un ve Kutsal Ruh'un Tanrısal özyapısı birdir, görkemde eşit, yücelikte sonsuzdur. Baba nasıl ise, Oğul ve Kutsal Ruh da öyledir. Baba yaratılmamıştır, Oğul yaratılmamıştır, Kutsal Ruh yaratılmamıştır. Baba anlaşılmaz, Oğul anlaşılmaz, Kutsal Ruh anlaşılmazdır. Baba ebedi, Oğul ebedi, Kutsal Ruh ebedidir. Buna rağmen hepsi üç farklı ebedi değil, fakat tek bir ebedidir. Ne üç farklı "yaratılmamış" ne de üç farklı "anlaşılmaz" vardır, fakat tek bir "yaratılmamış" ve tek bir "anlaşılmaz" vardır. Aynı şekilde Baba her şeye kadir, Oğul her şeye kadir ve Kutsal Ruh her şeye kadirdir; buna rağmen hepsi üç farklı "her şeye kadir" değil, tek bir "her şeye kadir"dir. Baba nasıl Tanrı ise, Oğul da Tanrı’dır ve Kutsal Ruh da Tanrı’dır; buna rağmen bunlar üç farklı Tanrı değil, tek bir Tanrı’dır. Baba nasıl Rab ise, Oğul da Rab'dir, Kutsal Ruh da Rab'dir; buna rağmen bunlar üç farklı Rab değil, tek bir Rab'dir. Hristiyan gerçeği uyarınca her kişinin ayrı ayrı Tanrı ve Rab olduğunu ikrar etme yükümlülüğü altında olmamızla birlikte; evrensel iman “üç farklı Tanrı ya da üç farklı Rab vardır” gibi bir ifadeyi kullanmamızı yasaklar. Baba hiçbir şeyden gelmemiştir; ne yaratılmış ne de doğurulmuştur. Oğul yalnızca Baba’dandır; ne oluşturulmuş ne yaratılmıştır, fakat biricik Oğuldur. Kutsal Ruh, Baba’dan ve Oğul’dandır; ne oluşturulmuş ne yaratılmış ne de doğurulmuştur fakat Baba’dan ve Oğul’dan çıkmıştır. Böylece, üç tane değil, tek bir Baba vardır; üç Oğul değil, tek bir Oğul, üç Kutsal Ruh değil, tek bir Kutsal Ruh vardır. Üçlübirlik’te hiçbir kişi diğerinden önce ya da sonra gelmez; hiçbir kişi diğerinden üstün ya da aşağı değildir. Ancak tüm üç kişi de aynı derecede sonsuz ve aynı derecede eşittir. Öyle ki, her şeyde, daha önce de söylendiği gibi, Üçlük’teki Birliğe ve Birlik’teki Üçlüğe tapınılmalıdır. Bu nedenle, kurtulacak olan kişi Üçlübirliği böyle düşünmelidir. Bundan başka, kişinin sonsuz kurtuluşu alması için Rabbimiz İsa Mesih’in beden almasına doğrudan inanması şarttır. Çünkü inandığımız ve ikrar ettiğimiz doğru iman, Tanrı Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’in hem Tanrı hem de insan olduğudur. [Oğul] Baba’nın özünden, zamanın öncesinde Tanrı olarak var olan; annesinin özünden insan olarak zaman içinde (bu dünyada) doğmuştur. Mükemmel Tanrı ve mükemmel insandır, düşünen bir cana ve gerçek bir insan bedenine sahiptir. Tanrısal özyapıya ait olması açısından Baba ile eşit, insan olması açısından O’ndan aşağıdadır. Tanrı ve insan olmasına karşın, iki farklı Mesih değil, fakat tek bir Mesih’tir. Tanrısal özyapının ete ve kemiğe dönüşmesi ile değil, fakat Tanrı’nın insanlığı giyinmesiyle tektir [tek bir Mesih’tir]. Tümüyle tektir, [Tanrısal] özlerin karışmasıyla değil, tek bir kişinin birliğiyledir. Düşünebilen can ve beden olarak tek bir insandır, bu yüzden de Tanrı ve İnsan olarak tek bir Mesih’tir. Bizim kurtuluşumuz için acı çekmiş, cehenneme inmiş, üçüncü gün ölümden tekrar dirilmiş, göğe yükselmiş, her şeye kadir Baba Tanrı’nın sağında oturmuş oradan ölüleri ve dirileri yargılamak için gelecektir. O geldiğinde bütün insanlar [ölümden] bedenleri ile tekrar dirilecek ve yaptıkları [işler] için hesap verecektir. İyilik edenler sonsuz yaşamı kazanacak, kötülük edenler ise sonsuz ateşe düşecekler. Bu evrensel imana sağlam bir şekilde inanmayan bir kimse kurtulamayacaktır.

Athanasyus İman Açıklaması 
——————————————————————

Aynı açık itiraf, geç antik çağda, ortaçağda ve modern dünyada Hristiyanların yazılarında görülebilir. Bu, Hristiyanların Muhammed zamanında ve erken İslam'da inandıkları şeydi. Gerçekten de, Kuran'ın suçlamalarına, Al-Kindi adlı bir Hristiyan'ın erken savunma yazılarında saklanan bir cevabımız var:

“Elbette Tanrı'nın kendisine asla bir eş almadığını, bir oğlu olmadığını veya bir eşinin olmadığını protesto ettiğinizde, kesinlikle doğru olanı söylüyorsunuz. Böyle bir dürüstlük size yakışır; size layıktır. Ciddi bir şekilde protesto ediyorsunuz ve aslında Tanrı'ya dost veya yoldaş zorunluluğunu yükleyenin O'na küfür ettiğini ve fiilen O'na bir eş alma, bir oğul doğurma ve bir eşinin olmasını yüklediğini iddia ettiğinizde doğruyu söylüyor ve mantıksal olarak tartışıyorsunuz. Fakat, Tanrı sizi korusun, biz Tanrı'nın bir karısı olduğunu veya bir oğlu olduğunu söylemiyoruz; Tanrı'ya bu tür çocukça davranışları ve kibirleri yüklemeyiz, insan için doğru olanı Tanrı'ya yüklemiyoruz. Oysa kutsal yazıları okuyan sizler, bu tür şeylerin onlarda asla adlandırılmadığını biliyorsunuz. Bunlar aklımıza dayatılmaz; böyle bir şeye dair hiçbir imada bulunulmaz. Bu küfürlerin bize karşı çoğaltıldığı yer Kuran'dır. Elbette, biz hiçbir zaman, her zaman Kutsanmış ve en Yüce olan Tanrı'nın bir eş aldığını veya bir oğul edindiğini söylemedik ve söylemeyeceğiz. Özüne dokunan şeye gelince, O'nun Sözü ve Ruhu'nun O'nunla aynı derecede özsel ve ezeli olduğuna, aynı derecede aşkın, her türlü sıfat ve yüklemin üstünde olduğuna inanıyoruz.”
——————————————————————

Kur'an'a göre Hristiyanlıktaki Sapkınlıklar

Müslümanlar bunun sadece bir Hristiyan düşünce akımı olduğunu ve antik dünyanın Kuran'ın ele almış olabileceği her türlü başka fikirle dolu olduğunu iddia edebilirler, ancak durum gerçekten böyle değildir. Muhammed'in zamanında, Hristiyanlığı kabul edenler arasındaki bölünmeler çoğunlukla Üçlü Birlik'in ikinci kişisi olan Tanrı Oğul'un tam olarak nasıl insan olduğuyla ilgili konularla ilgiliydi. İsa'nın ilahi ve insan doğaları arasındaki ilişki hakkında farklı fikirler vardı, ancak bu grupların hepsi hala tek bir Tanrı olduğunu ve O'nun üç kişide var olduğunu; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'u savunuyordu. Örneğin, İslam'ın başlangıcındaki temel tartışma, İsa'nın hem ilahi hem de insan iradesine sahip olmaktan ziyade sadece ilahi bir iradeye sahip olduğu iddiası olan "Monotelitizm" üzerineydi. Bu konular büyük bir bölünmeye yol açtı, ancak tarafların hiçbiri çok tanrılı değildi. Tarafların hiçbiri Meryem'i Tanrı'nın ilahi karısı yapmadı veya İsa'nın Oğulluğunu dünyevi, pagan üreme açısından tanımlamadı. Her iki taraf da Üçlü Birlik'i; üç ayrı kişi olarak ebediyen var olan tek Tanrı'yı onayladı. Bu, aynı zamanda Nesturiler, Monofizitler ve o günün diğer büyük mezhepleri için de geçerlidir. Aslında, tam da böyle bir mezhebin lideri olan Timothy I adlı bir Nesturi Patriğinin sözlerini bizim için sakladıkO, Müslüman muhalifinin argümanını dile getirmiş ve sonra ona şu şekilde cevap vermiştir:

"[Bana] 'Ey Katolikos, senin gibi bütün bu bilgiye sahip olan ve Tanrı hakkında yüce sözler söyleyen bir adam, Tanrı'nın bir kadınla evlenip ondan bir oğul doğurduğunu söylemeye haklı değildir.'— Ve ben Majestelerine şöyle cevap verdim: 'Ey Tanrı'yı seven Kral, Tanrı hakkında böyle bir küfür eden kimdir?''

Daha önceki Ariusçu sapkınlığın, bir anlamda, İsa'yı pratik olarak ikinci, daha düşük, yaratılmış bir tanrıya indirgediği söylenebilirdi; ancak Ariusçular bile üç tanrıyı desteklemedi veya Meryem'e bir tanrı olarak tapınmadı. Oğul'un belirli bir zamanda var olduğuna inanırken, bunu Tanrı'nın mükemmel doğasının ilahi bir yansıması olarak "Logos" veya "Söz" Yunan felsefi modeline göre düşünüyorlardı. Ariusçu kavram korkunç derecede yanlıştı; ancak bu, Tanrı'nın İsa'yı üçüncü bir tanrı olarak doğuran bir tanrıça Meryem'den bir çocuğu olduğu yönündeki kaba Kur'an suçlamasına hiç benzemiyordu. Ayrıca, Ariusçular genellikle kuzeye ve batıya taşındılar. Arabistan'da önemli bir varlık olduklarına dair hiçbir kanıt yok; bu yüzden Kur'an onlara hitap ediyordu.

Collyridians ve Marianites

Bazı Müslümanlar, MS.4.Yy'ın sonlarında Collyridians olarak bilinen belirsiz bir gruba işaret etmeye çalıştılar ve bu Kuran pasajlarının ortodoks Hristiyanlardan ziyade onlara hitap ettiğini iddia ettiler. Collyridians, çağdaş bir kaynağa göre, Meryem'e bir tanrıça olarak tapan ve ona bir ibadet biçimi olarak kekler sunan Arabistan'daki küçük bir kadın grubuydu. Meryem'i bir Üçlü veya Teslis'in parçası olarak gördüklerini veya onu İsa'nın doğduğu Tanrı'nın cinsel eşi olarak gördüklerini düşünmek için hiçbir neden yoktur; bu yüzden bunlar bile Kuran'ın suçlamalarına uymuyor.

Grup kendi döneminde önemsizdi ve gelecek nesillere devam ettiğine dair kesinlikle hiçbir kanıt yok. MS.7.Yy'da İslam'ın yükselişine gelindiğinde, Collyridianizm diye bir şey yoktu. Ayrıca, Kuran metninin açık bir şekilde okunması, onun ana akım Hristiyanlara hitap ettiği, küçük ve alakasız bir mezhebe hitap etmediği anlamına geliyor. Gördüğümüz gibi, ilk yorumcular bile bunu böyle gördü ve ilk Hristiyanlar bu suçlamalara cevap vermek zorundaydı. Dahası, Kuran sadece Muhammed'den yüzlerce yıl önceki bu belirsiz kadın grubuna hitap ediyor olsa bile, bu Kuran'ın ana akım Hristiyanların gerçek Üçlü Birlikçi bakış açısını hiçbir yerde kınamadığı anlamına gelmez!

Diğer Müslüman savunucuları ise şu tür şeyler söyleyen birkaç MS.19.Yy tarihçisine bakıyorlar:

“Meryem Ana’nın ilahiliği fikrine Nicea Konseyi’ndeki bazıları da inanıyordu; onlar Baba’nın dışında iki tanrının, yani Mesih ve Meryem Ana’nın olduğunu ve bu nedenle bunlara Mariamites denildiğini söylüyorlardı.”

Şimdi bu, Kuran'ın bahsettiği şeye daha çok benziyor, değil mi? Ancak bir sorun var. Bu iddia edilen grup antik tarihte bilinmiyor. Meryem ve İsa'ya Baba'nın yanı sıra iki ek tanrı olarak inandıkları iddia edilen bu "Marianitler"in varlığını iddia edenlerin atıfta bulunduğu tek kaynak, İslam'ın yükselişinden çok sonra gelen bir ortaçağ kaynağı olan MS.10.Yy İskenderiyeli Eutychius'un Yıllıkları'dır. Bu yıllıklardaki efsanevi materyalin çoğu gibi, bu grubun kısa açıklaması da Eutychius'un geç hikayesinden önceki tarihte bilinmiyor. Bu "Marianitler"in fikrinin İslam'ın yükselişinden sonra Kuran'a ve Müslüman öğretilerine bir yanıt olarak icat edilmiş olması çok daha olasıdır. Bu sözde "Marianitler"in gerçek, tarihi bir hareket olduğunu varsaymak için hiçbir neden yoktur; İznik konseyinde hazır bulunduklarını varsaymak içinse hiç neden yoktur. Isaac de Beausobre gibi erken dönem bilim insanları bile "Marianitler"in gerçekten var olduğuna dair hiçbir tarihi kanıt olmadığını belirtmişlerdir.

Bazıları, güvenilir Protestan tarihçi Phillip Schaff'ın, Ariusçular, Sabeliler, Monofizitler vb. ile birlikte sapkınlıklar listesine "Marianitler" adı verilen bir grubu da dahil ettiğini belirtecektir. Ancak, kim oldukları veya neye inandıkları konusunda hiçbir yorum yapmadığı belirtilmelidir (aynı listede Collyridians'ı "Meryem'e tapanlar" olarak tanımlasa da, bu tanımlayıcının Collyridians'a özgü olduğunu ve Schaff'ın "Marianitler"i için aynı şekilde geçerli olmadığını gösterir). Schaff'ın "Marianatry" bölümünde Collyridians'a atıfta bulunur ancak Marianitlerden bahsetmez; eğer onların Teslis'te Meryem'i de içeren ve Nicea'da temsil edilecek kadar önemli bir hareket olduğuna inanmış olsaydı, bu onun durumuyla oldukça alakalı görünürdü. Daha da önemlisi, Schaff'ın aklında böyle varsayılan Marianitler olsa bile, yine de tek kaynağı olarak Eutychius'a güvenmek zorunda kalacaktı ve dolayısıyla yukarıdaki aynı eleştiriye maruz kalacaktı. Eutychius bu konuda güvenilir bir kaynak değildir ve başka kaynak da yoktur. "Marianitler" var olmamıştır. Onlar bir ortaçağ, İslam sonrası efsanesidir.

Son Sözler 

Kuran'ın yazarı, Hristiyan Üçlü Birlik doktrinini anlamamıştır, hatta bilmiyordu diyebiliriz. Hristiyanların tek Tanrı yerine üç ayrı tanrıya inandığını düşünmüştür. Hristiyanların İsa'nın Tanrı'nın Oğlu olduğu iddialarını yanlış anlamış ve bunları pagan, dünyevi bir anlamda yorumlamıştır. Belki de Meryem'e duyulan saygının artması veya Meryem'in "Tanrı'nın annesi" olarak yaygın bir şekilde kullanılması sorunu onu şaşırtmıştır. Belki de apokrif "İbranilere Göre İncil"i kullananlardan İsa'nın Kutsal Ruh'tan mecazi olarak annesi olarak bahsettiğini duymuş ve yanlış anlayarak Ruh'u Meryem ile karıştırmıştır. Bir pagan Arap'ın ikinci el hikayelere, söylentilere ve bilgisiz gözlemlere dayanarak bu tür hatalar yapmasını ve böylece Kuran'ın Hristiyan inancına ilişkin hatalı anlayışına nasıl vardığını anlamak zor değildir. Ancak Tanrı'nın kendisinin Hristiyanların neye inandığı konusunda bu kadar kafası karışmış olabileceğini söylemek gülünçtür. Her şeyi bilen bir Allah'ın değişmez ve ebedî sözünde bu kadar açık ve bariz bir hata bulunmaz.










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsa Mesih Efsane midir?

Günümüzde birçok kişi İncil’i açıp İsa’nın yaşamı ve kişiliği hakkında genel bir kavrayışa sahip olabilir; ancak İsa’nın tarihi portresi yalnızca İncil metinleriyle sınırlı değildir. İncil dışındaki tarihi kaynaklar, bu önemli figürün yaşamına dair zengin ve çeşitli bir perspektif sunar. "İncil Dışı Tarihi Kaynaklarda İsa’nın Kimliği" başlığı altında, farklı dönemlere ait tarihçilerin kaleme aldığı yazılar, antik belgeler ve diğer kültürel kaynaklar, İsa’nın zamanındaki sosyal, politik ve kültürel bağlamı anlamamıza yardımcı olabilir. Bu kaynaklar, İsa’nın hayatına dair alternatif bakış açıları sunarak, onun yaşamına dair daha geniş bir perspektif sunma amacını taşımaktadır. Bu çalışma, tarihsel bir derinlik kazandırarak, farklı kaynaklardan gelen verilerin bir araya gelmesiyle İsa’nın yaşamını anlama çabasını yansıtmaktadır. Bu kaynakların incelenmesi son derece önemlidir çünkü bu cümleleri yazanlar Hristiyan yanlısı veya tebliğcisi değil; aksine, Hristiyanlık dü...

Kur’an Güvenilir mi? Tarihsel, Metinsel ve Metafizik Açısından İncelemek

Bilindiği üzere Kur’an, İslam’ın temel taşıdır ve Müslümanlar için Allah’tan gelen değişmez bir vahiy olarak kabul edilir. MS 610–632 arasında Muhammed’e vahiy yoluyla indiği ve insanlık tarihindeki en yüksek hakikati sunduğu iddia edilir. Müslüman âlimler bu metnin sözlü aktarım geleneğiyle korunduğunu, tefsirlerle (örn. İbn Kesir, Taberi) anlamlandırıldığını ve hadislerle (örn. Buhari, Müslim) desteklendiğini savunur. Ancak bu iddia, tarihin soğuk gerçekleri, metinsel eleştirinin titiz analizleri ve metafizik sorgulamaların mantıksal gücü karşısında derin bir şüpheyle karşılaşır. Hristiyanlık, İsa’nın yaşamına dair belgelerini olaylardan yalnızca 20–70 yıl içinde sunarken, Kur’an, İsa’dan 600 yıl, Musa’dan 2000 yıl, İbrahim’den 2500 yıl sonra ortaya çıkar — bu gecikme, vahiy iddiasını çağdaş tanıklıklar olmadan bir kurguya dönüştürür mü? İslam tarihi (İbn Hişam, Taberi), bu metnin ve dinin kökenini yüceltirken, arkeolojik ve metinsel kanıtlar bu anlatıyı gölgede bırakır. ...

Sahte Bir Peygamber Açığa Çıktı!

Kutsal Kitap, çok sayıda sahte peygamberin geleceğinden bahseder. Peki ya İslam peygamberi? Bugün MİKA 3:5 pasajını inceleyeceğiz. "Kavmımı saptıran o peygamberler ki, dişlerile ısırırlar, ve: Selâmet, diye bağırırlar; ve onların ağzına bir şey koymayan adama karşı cenk açarlar." MİKA 3:5  "Selamet" diye bağırırlar!  Ayet'te "selamet" olarak çevrilen sözcük, sözlükte "esenlik" veya "barış" anlamına gelen "şalom"dur ( שָׁלוֹם ‎ ). "Şalom"un doğrudan Arapça karşılığı "selam"dır ( سلام ). Ve bu, "İslam" ( الإسلام ) ifadesinin türediği sözcüğün ta kendisidir. Çevirmenler tarafından bağırmak olarak çevrilen İbranice sözcüğe bakalım:  Qara ( קָרָא ). Qara'nın doğrudan Arapça karşılığı harfi harfine aynıdır:  Qara ( قرأ ). Peki İslam peygamberine iletilen ilk vahiy sözcüğünün kökü?   İqra  ( اقرأ ). Ayette "saptıran o peygamberler" olarak çevrilen İbranice ifadenin ...