Kutsal Yazılar’ın dikkatli bir okuyucusu, Matta ve Luka İncilleri’nde sunulan soy kütüklerinin, Mesih’in kabul edilmiş babası Yusuf’un atalarına dair farklı anlatılar sunduğunu fark edebilir. Matta, Yusuf’un babasının Yakup olduğunu ve soyunun İbrahim’e kadar uzandığını kaydederken (Matta 1:16), Luka, Yusuf’un babasının Heli olduğunu ve soyunun Adem’e kadar geri gittiğini belirtir (Luka 3:23). Bu iki liste, yalnızca isimlerde değil, aynı zamanda kapsam ve yönelim bakımından da farklılık gösterir. Acaba burada bir çelişki mi söz konusu, yoksa bu farklılıklar ilahi vahyin daha derin bir amacını mı ortaya koyuyor?
Luka’nın Soy Kütüğü Meryem’in Ailesine mi İşaret Ediyor?
Bilginler arasında yaygın kabul gören bir görüş, Luka’nın soy kütüğünün aslında Meryem’in ailesine ait olduğu yönündedir. Bu görüşe göre Heli, Yusuf’un kayınpederi, yani Meryem’in babasıdır. Luka’da Yusuf’un “Heli’nin oğlu” olarak anılması (Luka 3:23), Yunanca’da “damat” için spesifik bir kelime bulunmaması nedeniyle böyle ifade edilmiş olabilir. Bu, hem filolojik (dilbilimsel) hem de kültürel açıdan tutarlı bir açıklamadır. Nitekim Eski Ahit’te, bir erkeğin kayınpederinin mirasçısı olarak “oğul” sıfatıyla anılması alışılmadık bir durum değildir. Örneğin, Çölde Sayım 36:1-12’de, mirasın aile içinde kalmasını sağlamak için akraba evliliklerine dair kurallar açıkça ortaya konmuştur. Eğer Meryem’in erkek kardeşi yoksa –ki metinler bunu ima eder– Yusuf, evlilik yoluyla Heli’nin yasal mirasçısı haline gelmiş olabilir.
Bu hipotez, Luka’nın doğum anlatısının Meryem’in perspektifinden yazıldığına dair bazı akademik görüşlerle de uyumludur. Luka, Meryem’in kuzeni Elizabet’le olan ilişkisine ve Melek Cebrail’in ziyaretine özel bir vurgu yapar (Luka 1:26-56). Dolayısıyla, Luka’nın Meryem’in aile kayıtlarına erişimi olduğu ve soy kütüğünü bu doğrultuda sunduğu düşünülebilir. Matta ise, Mesih’in krallık hakkını vurgulayan bir Yahudi perspektifiyle, Yusuf’un yasal soyunu İbrahim’den başlatır. Böylece, iki İncil yazarı farklı ama tamamlayıcı birer hakikati gözler önüne serer: Matta, Mesih’in yasal krallığını; Luka ise insanlıkla biyolojik bağını vurgular.
Yasal ve Biyolojik Soyun Birleşimi
Daha derin bir çözüm, erken kilise tarihçisi Eusebius’un, Africanus’tan naklettiği bir açıklamaya dayanır. Eusebius’un Kilise Tarihi adlı eserinde (Kitap I), Heli ile Yakup’un rahim kardeşler, yani aynı anneden doğmuş üvey kardeşler olduğu belirtilir. Africanus’a göre, Heli çocuksuz öldüğünde, Yakup, Tesniye 25:5-6’daki levirat evlilik yasasına uyarak Heli’nin dul karısıyla evlenmiş ve Yusuf’u doğurmuştur. Bu yasaya göre, eğer bir adam çocuksuz ölürse, kardeşi onun dul karısıyla evlenir ve doğan ilk oğul, ölen kardeşin yasal mirasçısı sayılır. Böylece Yusuf, biyolojik olarak Yakup’un oğlu olsa da, yasal olarak Heli’nin oğludur.
Bu durumu daha açık hale getirmek için şu şekilde bir tablo çizebiliriz: Methan adlı bir adam, bir kadınla evlenir ve Yakup’u doğurur. Methan öldüğünde, dul karısı başka bir adam olan Mathat’la evlenir ve bu evlilikten Heli doğar. Yakup ile Heli böylece üvey kardeşler olur. Heli evlenir, ancak çocuksuz ölür. Yakup, kardeşinin dul karısıyla evlenerek Yusuf’u doğurur. Matta, “Yakup Yusuf’u doğurdu” derken (Matta 1:16) biyolojik gerçeği kaydeder; Luka ise “Yusuf, Heli’nin oğlu olarak biliniyordu” diyerek (Luka 3:23) yasal durumu belirtir. Yunanca metinlerdeki fiil farklılıkları –Matta’da “doğurdu” (egenesen), Luka’da ise pasif bir “olarak biliniyordu” (on) ifadesi– bu ayrımı destekler.
C.S. Lewis’in bir keresinde dediği gibi, “Hakikat, hayal gücümüzün ötesinde bir uyum sergiler.” Matta ile Luka arasındaki bu farklılıklar, yüzeysel bir çelişki gibi görünse de, daha yakından bakıldığında, ilahi planın zenginliğini ortaya koyar. Athanasius’un İncil’in Bedene Bürünüşü Üzerine adlı eserinde vurguladığı üzere, Mesih’in hem kral hem insan olarak doğuşu, Eski Ahit’in vaatlerini tamamlar. Matta, Davud’un soyundan gelen krallığı; Luka, Adem’den beri tüm insanlığın umudunu işaret eder. William Lane Craig’in mantıksal titizliğiyle ifade edecek olursak: Her iki çözüm de makul ve metinsel olarak savunulabilir olduğundan, çelişki iddiası çürütülür.
Bu iki soy kütüğü, ne bir hata ne de bir rastlantıdır; aksine, Mesih’in kimliğinin çok katmanlı doğasını –hem yasal kral hem insanlığın kurtarıcısı– gözler önüne seren bir ahenktir. Kutsal Yazılar’ın bu inceliği bize yalnızca aklımızı değil, ruhumuzu da hakikate açmamızı öğretir.
Yorumlar
Yorum Gönder