Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kur'an ve Mesih Kavramı

Kur’an, İsa’yı “Mesih” (المسيح, el-Mesîh) olarak adlandırırken, bu terimin Yahudi ve Hristiyan kutsal metinlerindeki derin anlamını göz ardı eden bir kullanım sergiler. Kur’an’da “Mesih” terimi, İsa için özel bir unvan olarak kullanılır; ancak bu unvanın teolojik ve tarihsel içeriği Kur’an’ın hiçbir yerinde açıklanmaz, yalnızca yüzeysel bir şekilde zikredilir. Bu durum, Kur’an’ın “Mesih” kavramını Yahudi-Hristiyan geleneğinden ödünç aldığı, fakat bu terimin zengin anlamını ve bağlamını yeterince anlamadığı ya da aktarmadığını gösteriyor. Kur’an’ın İsa’yı “Mesih” olarak tanımlaması, aynı zamanda onun “sıradan bir elçi” olduğunu vurgulamasıyla çelişir. Bu çelişki, “Mesih” unvanının Kur’an’daki kullanımında ciddi bir anlam eksikliğini ve teolojik bir tutarsızlığı ortaya koyar. Kur’an, İsa’yı “Mesih” olarak adlandırırken, bu unvanı birkaç ayette açıkça zikreder. Örneğin, Nisa Suresi 4:171’de şöyle denir: “Ey Kitap Ehli! Dininizde aşırılığa gitmeyin ve Allah hakkında haktan başk...

Şeytanın En Büyük Kandırmacası

"Karanlık bir ormanda, yolunu arayan bir gezgin düşünün; elinde bir fener, ayaklarının altında dalların çıtırtısı, önünde ise puslu bir sis perdesi. Fenerin ışığı ağaçların gövdelerini aydınlatıyor, dalların eğimini gösteriyor ve patikanın izlerini belli belirsiz ortaya çıkarıyor; ama tam o anda ışık bir gölge oyunuyla yanıltıyor, düz gibi görünen yol bir uçuruma sapıyor. Gezgin, mantığına güvenerek adım atmış, doğanın düzenine inanmış, ama işte tam da bu güven, onu felakete sürüklemiştir. Dünya böyle bir yerdir: Ne tamamen kaotik bir anlamsızlık ne de kusursuz bir düzen. Asıl tuzak, her şeyin neredeyse makul, neredeyse tutarlı, ama tam değil oluşundadır. Bir elma yuvarlak gibi görünür, ama mükemmel bir küre değildir; bir ağaç dalı düzgün bir çizgi çizer gibi durur, ama son anda kıvrılır; insan bedeni simetrik bir harita sunar — sağda bir kol, solda bir kol, çift göz, çift kulak — ama kalbin tekliği bu simetriyi sessizce bozar. Evren, mantıkçıları kandırmak için tasarl...

İncil Tahrif Edildi mi? Ahmed Deedat’ın İddiasına Cevap

Ahmed Deedat, Müslüman apolojinin en tanınmış isimlerinden biri olarak, yıllarca Hristiyanlığa karşı şu tezi tekrarlayıp durdu: İncil tahrif edildi, orijinali kayboldu ve elimizdeki metinler güvenilmez birer sahtekârlık yığını. Bu iddia, ilk duyduğumda kulağa etkileyici geldi; özellikle Deedat’ın sahne performanslarını izlediğimde, o kendinden emin tavrıyla kalabalığı coştururken insanın aklını çelmemesi zor. Kur’an’dan birkaç ayeti önüne koyuyor — mesela “Kitap Ehli’nden bir grup, kelimeleri yerinden oynattı” (Kur’an 2:75) ya da “Allah’ın ayetlerini az bir bedelle sattılar” (Kur’an 5:13) — ve buradan yola çıkarak Yeni Ahit’in bozulduğunu, Hristiyanların ellerindeki metinlerin Allah’ın vahyinden saptığını savunuyor. Müslümanlar bu sözleri duyunca doğal olarak etkileniyor, ama bir an durup düşününce bazı sorular akla geliyor: Gerçekten böyle mi? Bu iddia, tarihsel veriler, metinsel kanıtlar ve biraz sağduyuyla sınandığında ayakta kalabiliyor mu? Sonuç, Deedat gibilerinin arg...

Kur'an'ın Yazarı Teslisi Biliyor muydu?

Kur'an'ın ortodoks Müslüman doktrini, onun melek Cebrail aracılığıyla kelimesi kelimesine Muhammed'e dikte edilen göksel tabletlere yazılmış ebedi bir kitap olduğudur. Herşeyi bilen Tanrı'nın mükemmel ve bozulmamış sözü kabul edilir. Eğer durum böyle olsaydı, Kur'an bahsettiği her şeyde kesinlikle doğru olurdu. Muhammed'in veya ilk Müslümanların ne bildiği veya bilmediği önemli olmazdı çünkü onlar yalnızca bu ebedi, değişmeyen, mükemmel kitabın alıcılarıydı. Bu iddiada bir dizi sorun var; bunların en küçüğü de Kur'an'ın yazarının Hristiyan Üçlü Birlik doktrinini tamamen yanlış anlamış olmasıdır. Uzak Mekke'deki MS.7.Yy Araplarının Hristiyanların Tanrı hakkında neye inandıkları konusunda yanlış yorumlanmış ve hatalı bir anlayışa sahip olmaları mantıklı olabilir, ancak her şeyi bilen bir Tanrı, Hristiyanların tam olarak neye inandığını bilir ve bunu doğru bir şekilde iletebilirdi. Ancak Kur'an, Hristiyanların gerçekte neye inandıkları k...

Kur’an Güvenilir mi? Tarihsel, Metinsel ve Metafizik Açısından İncelemek

Bilindiği üzere Kur’an, İslam’ın temel taşıdır ve Müslümanlar için Allah’tan gelen değişmez bir vahiy olarak kabul edilir. MS 610–632 arasında Muhammed’e vahiy yoluyla indiği ve insanlık tarihindeki en yüksek hakikati sunduğu iddia edilir. Müslüman âlimler bu metnin sözlü aktarım geleneğiyle korunduğunu, tefsirlerle (örn. İbn Kesir, Taberi) anlamlandırıldığını ve hadislerle (örn. Buhari, Müslim) desteklendiğini savunur. Ancak bu iddia, tarihin soğuk gerçekleri, metinsel eleştirinin titiz analizleri ve metafizik sorgulamaların mantıksal gücü karşısında derin bir şüpheyle karşılaşır. Hristiyanlık, İsa’nın yaşamına dair belgelerini olaylardan yalnızca 20–70 yıl içinde sunarken, Kur’an, İsa’dan 600 yıl, Musa’dan 2000 yıl, İbrahim’den 2500 yıl sonra ortaya çıkar — bu gecikme, vahiy iddiasını çağdaş tanıklıklar olmadan bir kurguya dönüştürür mü? İslam tarihi (İbn Hişam, Taberi), bu metnin ve dinin kökenini yüceltirken, arkeolojik ve metinsel kanıtlar bu anlatıyı gölgede bırakır. ...