Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tanrı Neden İnsan Bedeni Alsın ki?

Bunun nedenlerinden biri, Tanrı'nın bizlerle daha etkin bir iletişim kurma arzusudur. Bir çiftçinin tarlasını sürdüğünü varsayalım. Sabanının toprakta yollar açışını izlerken birden çiftçinin az ilerisinde duran ve saban darbesiyle yok olabilecek bir karınca yuvası fark ettiğinizi düşünün. Karıncaları çok sevdiğiniz için derhal karınca yuvasına koşup onları yaklaşan tehlike konusunda uyarırsınız. Onların tehlikeyi haber verdiğiniz halde işlerine devam ettiklerini görürsünüz. Bunun ardından birçok iletişim yöntemi deneseniz de istediğiniz sonucu alamadığınızı ve yok olma tehlikesi altındaki karıncalara bir türlü ulaşamadığınızı fark edersiniz. En sonunda karıncalara ulaşmanın ve onları uyarmanın tek çaresinin, onlar gibi bir karınca olmak olduğunu anlarsınız. Tanrı, tarih boyunca insanlara kendi bildirisini duyurmak için farklı iletişim yöntemleri kullanmıştır. En sonunda da kendi Oğlu'nu dünyaya göndermiştir. İbraniler Kitabı'nın açılış ayetleri şöyledir: "...

Sergius Paulus Yazıtı

Luka’nın tarihsel kesinliğini teyit eden önemli keşiflerden biri, bir değil, iki değil, tam üç kez farklı yerlerde ortaya çıkan Sergius Paulus yazıtlarıdır. Elçilerin İşleri 13:6-12, Pavlus’un, Barnaba ve Markos’la birlikte Kıbrıs’a ziyaretinden bahseder. Burada Vali Sergius Paulus ile karşılaşırlar. Sergius, Hristiyanlık mesajı ile ilgilenir; fakat Elimas adındaki büyücü, Sergius’un aklını çelmeye çalışır. Pavlus, Elimas’a lanet okur ve Elimas kör olur. Bu olay karşısında hayrete düşen vali iman eder. İncil olayı şöyle aktarır: “Adayı baştan başa geçerek Baf’a geldiler. Orada büyücü ve sahte peygamber Baryeşu adında bir Yahudi ile karşılaştılar. Baryeşu, Vali Sergius Paulus’a yakın biriydi. Akıllı bir kişi olan vali, Barnaba ile Saul’u çağırtıp Tanrı’nın sözünü dinlemek istedi. Ne var ki Baryeşu –büyücü anlamına gelen öbür adıyla Elimas– onlara karşı koyarak valiyi iman etmekten caydırmaya çalıştı. Ama Kutsal Ruh’la dolan Saul, yani Pavlus, gözlerini Elimas’a dikerek, “Ey ...

Gallio Yazıtı

Geçmişte birçok kuşkucu akademisyen Luka’yı eleştirirken, özellikle yetkililer için kullandığı unvanların başka kaynaklarda yer almadığını vurgulamaktaydılar. Fakat Luka’nın tarihsel kesinliği, saydığı farklı bölgelerde görev yapan yöneticilerin ve ileri gelenlerin rütbelerini doğru sıra, kronoloji ve makam tanımıyla vermesiyle, özellikle arkeolojik keşiflerle kanıtlanmaktadır. Elçilerin İşleri 18:12-17’de, ikinci müjdeci seyahati sırasında Pavlus, Ahaya valisi Gallio’nun huzuruna getiriliyor. Huzursuz olan Yahudiler, Pavlus’a karşı dava açmış ve onun suçlu bulunmasını istemektedirler. İncil olayları şöyle özetler: “Gallio’nun Ahaya Valisi olduğu sıralarda, hep birlikte Pavlus’a karşı gelen Yahudiler onu mahkemeye çıkardılar. ‘Bu adam Yasa’ya aykırı biçimde Tanrı’ya tapınmaları için insanları kandırıyor’ dediler. Pavlus tam söze başlayacakken Gallio, Yahudiler’e şöyle dedi: ‘Ey Yahudiler, davanız bir haksızlık ya da ciddi bir suçla ilgili olsaydı, sizleri sabırla dinlemem g...

Lisanias Yazıtı

Luka, İsa’nın hizmetine giriş yaptığı ayetlerde “Avilini’yi Lisanias yönetiyordu” derken (Luk. 3:1), kullandığı makam rütbesi ‘tetrarcheo’dur (bir memleketin dörtte birini yöneten yönetici). Tarih boyunca İncil eleştirmenleri hep Luka’nın güvenilirliğini sorguladılar; çünkü yüzyıllar boyunca o dönemde yaşadığı bilinen tek Lisanias, MÖ 40-36 yılında Kalsis’i yöneten vali Lisanias’tı. Ne var ki Şam yakınlarında, oradaki tapınağı tanrılara adamak için yapılan ve Tiberius dönemini işaret eden bir levhada (MS 14-37) “Lisanias” ifadesi keşfedilmiştir. Bu, Luka’nın alıntısıyla tam uymaktadır! Tapınak lehvasındaki tam metin şöyledir: “Avgust Efendileri ve tüm ev halkının kurtuluşu için, ‘Tetrarcheo’ Lisanias’ın özgürlüğe kavuşmuş kölesi Nymphaeus bu sokağın ve diğer yapıların inşaatını üstlenmiştir.” “Avgust Efendileri” ifadesindeki çoğul kullanımı, İmparator Tiberius ve annesi Livia’ya (Avgustus’un dul eşi) verilen bir unvanı işaret etmektedir. Bu ifade, yazı tarihini MS 14-29 sen...

Pontius Pilatus Yazıtı ve Yüzüğü

"Pontius Pilatus Yazıtı", genellikle Caesarea Maritima'da 1961 yılında keşfedilen ve Pontius Pilatus'un varlığını doğrulayan ünlü Pilatus Yazıtı olarak bilinir. Bu yazıt, Pilatus'un Yahudiye valisi olduğunu ve İmparator Tiberius'a bir tapınak adadığını belgeleyen bir yazıt içerir. Ayrıca, Herodium'da bulunan bir bakır yüzükte de Pilatus'un adı geçmektedir. Bu yazıtlar, tarihsel ve arkeolojik kanıtlar açısından önemli olup, özellikle Hristiyanlık ve Roma tarihi bağlamında dikkat çeker. Yazıtın içeriği şöyledir:  DIS AUGUSTIS TIBERIÉUM  PONTIUS PILATUS  PRAEFECTUS IUDAEA FECIT DED DICAVIT İlahi Augusti'ye [bu] Tiberieum / ...Pontius Pilatus / ...Yahudiye valisi / ...adadı" şeklinde çevrilebilir. Bunun dışında, 1968-69 yıllarında Herodium'da bulunan bir bakır yüzükte de Pilatus'un adı geçmektedir. Yüzükte Yunan alfabesiyle "ΠΙΛΑΤΟ (PILATO)" yazısı bulunur ve M.S. 71'den önce bir arkeolojik katmanda keşfedilmiştir...

Erastus Yazıtı

Geçmişte birçok kuşkucu akademisyen, Luka’yı eleştirirken özellikle yetkililer için kullandığı unvanların başka kaynaklarda yer almadığını vurgulamaktaydı. Fakat Luka’nın tarihsel kesinliği, saydığı farklı bölgelerde görev yapan yöneticilerin ve ileri gelenlerin rütbelerini doğru sıra, kronoloji ve makam tanımıyla vermesiyle özellikle arkeolojik keşiflerle kanıtlanmaktadır. Bunlardan biri Erastus yazıtıdır. Elçilerin İşleri 19:22 ile Romalılar 16:23’te, Pavlus’un emektaşı Erastus, Korint kent haznedarı olarak tanıtılır: “Ben Pavlus’a ve bütün inanlılar topluluğuna konukseverlik eden Gayus size selam eder. Kent haznedarı Erastus’un ve Kuartus kardeşin size selamları var.” 1928’de Korint’teki bir tiyatroda kazılar yapan arkeologlar şöyle bir yazıt buldular: “Erastus meclis üyesi atanırken bir teşekkür olarak bu kaldırım taşlarını kendi cebinden ödedi.” Söz konusu taşlar, yine MS 50 yılında haznedar görevini yapan bir meclis üyesi olan Erastus tarafından döşenmiştir.

Beor Oğlu Balam Yazıtı

Eski Ahit’in en gizemli karakterlerinden biri kuşkusuz Balam’dır. Balam ile ilgili ilk bahis, İsrail halkının vaat edilmiş toprağa girmeden Moav düzlüklerinde dinlenmesi sırasında geçer. Tevrat’ın Çölde Sayım bölümünde okuduğumuz kadarıyla Moav kralını korku sarmıştır ve Balam’ı İsrail’i lanetlemesi için kiralamıştır. Balam her lanet okumaya çalıştığında ağzından bir kutsama çıkıyor ve böylece Moav kralı amacına ulaşamıyordu. 1967’de Leiden Üniversitesi Profesörü Henk Franken, Deir Alla’da (Ürdün) kazı çalışması yaparken üzerinde yazılar bulunan antik bir sıva işi ortaya çıkarır. Yazıları okurken inanılmaz bir şaşkınlık geçirir. Yazıt şunları der: Beor oğlu Balam’ın yazısı, peygamber ve tanrıların adamıdır. Bakın, tanrılar geceleyin onu ziyaret etti ve Beor oğlu Balam’a seslendi: “Işık son defa göründü, yargı alevleri yaklaştı.” Balam uyandı… Yemek yiyemedi ve yas tuttu. Kendisine: “Neden oruç tutup ağlıyorsun?” diye soruldu. Tanrıların bana söylediklerini açıklayayım. Tanr...

Kutsal Kitap Döneminde Adalet Sistemi

Günümüzün adalet sistemini göz önüne getirdiğimizde akla adalet sarayları, yargıçlar, avukatlar ve sanıklar gibi kavramlar gelir. Üç aşağı beş yukarı günümüzün adalet sisteminin nasıl işlediğini biliyoruz. Peki ya eski İsrail’deki mevcut olan sistem? Kim kimleri yargılardı? Sistem nasıl işlerdi? Yargı için nerede toplanılırdı?  Tarihsel süreci göz önünde bulundurduğumuzda, İbranilerin ilk yargıcı Musa’dır. Musa, zamanla bu görevi atadığı diğer yargıçlara devreder ve kendisi sadece en önemli duruşmaların başında yer alır (M.Çıkış 18:1). Musa’dan sonra Hakimler dönemine gireriz. Bu dönemde İbraniler Kenan’a yerleşmeye başlar ve kentler oluştururlar. Kentler, Beytlerden (aile birimlerinden) oluşur. Her Beyt reisi veya ihtiyarı, aile içindeki sorunları yargılayan yargıç olur. Birden fazla Beyt’i ilgilendiren bir olayda ise Beytlerin ihtiyarları toplanır ve bir jüri oluşturup duruşma, Beyt reislerinin verdiği ortak kararla sonuçlanır. Beyt ihtiyarları, anlaşmalarda ve ant iç...

Kutsal Kitap Döneminde Sosyal Yapı ve Kadınlar

Eski Ahit dönemindeki kadınların durumunu değerlendirdiğimizde, 21. yüzyıl hassasiyetlerimizi bir kenara koyup konuyu dönemin bağlamlarıyla anlamamız ve yorumlamamız, doğru sonuçlar elde etmek açısından bize fayda sağlayacaktır. Bundan 3000 yıl önce İsrail’de, günümüzün modern dünyası gibi bir bireysellik anlayışı veya sezgisi yoktu; daha çok bir kolektif anlayış hâkimdi. Toplumun en temel birimi, bireyin kendisi veya iradesi değil, evi veya hanıydı (“beyt”). “Beyt”i sadece ebeveynler ve çocuklar oluşturmazdı. Birkaç nesil söz konusuydu. Temel aileye ilave olarak dullar, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler, hatta yetimler ve “geyurim” adını alan, evin koruması altında bulunan yabancılar veya köleler de mevcuttu. Tipik bir ev birimi (tüm üyeleri sayacak olursak) rahatlıkla 30-40 kişi bulundurabilirdi. Her Beyt’in bir reisi veya ihtiyarı olurdu. Beytlerin toplamı da bir oymak veya aşiret oluştururdu. İbranilerin toplamda 12 oymağı vardı. Beyt birimi, ulusun sosyal ve ekonomik...

Kutsal Kitap Döneminde Kölelik

Şüphesiz, Kutsal Kitap’ta en çok itiraz edilen konuların başında kölelik gelir. İnsan, ister istemez düşünür: Tanrı iyiyse, neden kölelik sistemine müsaade eder? Elbette bu konu hakkında bahsederken, ilk önce antik dünyadaki kölelik anlayışını tanımlamamız gerekir. 21. yüzyılda kölelik dediğimizde aklımıza 18-19. yüzyıllarda özellikle zencilerin kırbaç ve korkunç işkenceler altında çalıştıkları dönemler ve koşullar gelir. Halbuki bu, Eski Ahit’teki kölelik kavramından çok uzak bir kavramdır. Eskiler, 18 ve 19. yüzyıllarda yaşananları görseler herhalde şok olurlardı. Aslında ilginç olan, eski dönem köleliğin bugün başka isimler altında devam etmesidir. Mesela, 21. yüzyılın bankalara kredi borçlanması, askerlik veya hapis sistemi gibi olgular, bundan 3000 yıl önce yaşayan insanlar tarafından rahatlıkla kölelik sistemi olarak tanımlanabilirdi. Gelelim İbranice’deki köle kelimesine: “Ebed”. Bu kelimenin aslında tam Türkçe karşılığı “senetli uşak” (İng. “bondservant”) gibidir ...